top of page
Ara

Tape Kayıtları Nedir ? Tek Başlarına Delil Olarak Değerleri Nelerdir ?

  • Stj. Av. Selin Erşimşek
  • 4 Ara 2024
  • 7 dakikada okunur

Halk arasındaki ismiyle Tape Kayıtları olarak bilinen Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, ceza yargılama rejimimizde suç soruşturmaları ve kovuşturmaları açısından önemli bir araçtır. Ancak, bu tedbirin uygulanabilmesi için belirli hukuki şartların sağlanması gerekmektedir. Tape Kayıtları Nedir sorusunun cevabı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinde düzenlenmiştir. Bu yazımızda, iletişimin denetlenmesi sürecindeki şartlar, yasal çerçeve ve bu tedbirin delil değerine dair önemli hususlar ele alınacaktır.



İLETİŞİMİN DENETLENMESİ NEDİR ?

 

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi; en az iki kişi arasında, biri şüpheli veya sanık olmak üzere, araya bir iletişim aracı sokularak yapılan her türlü haberleşmenin tespit edilmesi, gizli bir şekilde dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesidir.


İletişimin Denetlenmesi; İletişimin tespiti, kayda alınması, dinlenmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi terimlerini kapsamaktadır. İlgili 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135.maddesindeki düzenlemeye göre;

“Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet Savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.”

 

TEDBİRİN UYGULAMA ŞARTLARI

 

İletişimin denetlenmesi tedbiri doğrudan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ilgilendirdiğinden ve bireylerin özel yaşam alanına müdahale teşkil ettiğinden kanun koyucu; söz konusu tedbirin şartlarını hukuk devleti ve ölçülülük ilkeleri kapsamında düzenlemiştir.

 

Anılan yasal düzenlemeler ışığında bir suç soruşturması nedeni ile dinleme kararı alınabilmesi için suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması şartlarının gerekli olduğu gibi, aynı zamanda soruşturması yapılan suçların da 6. fıkrada düzenlenen suçlardan olması gerekmektedir

 

1-) Bir Suç Soruşturması veya Kovuşturması Olması

İletişimin dinlenmesi tedbiri yalnızca şüpheli veya sanık hakkında uygulanabilmektedir. Şüpheli veya sanık konumunda olmayan üçüncü kişiler hakkında bu tedbir uygulanamamaktadır. Dolayısıyla soruşturma ya da kovuşturma evresinin dışında, herhangi bir şekilde iletişimin denetlenmesine karar verilmesi mümkün değildir.

 

2-) Kuvvetli Bir Şüphe Sebebinin Varlığı

Söz konusu tedbire başvurulabilmesi için “suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” da kanunkoyucu tarafından önemli fakat kanımızca ''soyut'' bir kriter olarak belirlenmiştir. Keza hangi durumlarda kuvvetli şüphe algısının oluşacağı hususunda uygulamada birçok uyuşmazlık ve görüş ayrılığı bulunmaktadır.

 

3-) Başka Suretle Delil Elde Edilmesi İmkanının Bulunmaması

İletişimin denetlenmesi tedbiri, Ceza Yargılaması Rejiminde en son çare olarak başvurulacak tedbirlerden biridir. Eğer başka tedbirlerle failin belirlenmesi veya suç delillerinin elde edilmesi mümkün ise, iletişimin denetlenmesine karar verilemeyecektir. Bu şart, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 4/c maddesinde;

“Başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması hali, soruşturma veya kovuşturma sırasında diğer tedbirlere başvurulmuş olsa bile sonuç alınamayacağı hususunda bir beklentinin varlığı veya başka yöntemlerden biri veya birkaçının uygulanmasına rağmen delil elde edilememesi ve delillere ancak bu yönetmelikte düzenlenen tedbirlere ulaşılabilecek olması” ifadeleriyle vurgulanmıştır.

Bu düzenlemeye göre; söz konusu tedbire ancak başka bir çarenin bulunmaması veya diğer delil elde etme yöntemlerinin sonuç vermemesi gibi hususlar gözetilerek, son çare (ultima ratio) olarak başvurulabilmektedir.  Ne yazık ki uygulamada çoğunlukla bu kriterin atlanarak,

 

4-) TCK 135/6’da Sayılan Suçlardan Birinin Söz Konusu Olması

 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135.maddesinin 6.fıkrasına göre dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler yalnızca aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:


a)Türk Ceza Kanununda yer alan;

1.Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),

2.Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),

3.İşkence (Madde 94, 95),

4.Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),

5.Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),

6.Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),

7.Parada sahtecilik (Madde 197),

8.Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220)

9.Fuhuş (Madde 227, fıkra 3),

10.İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),

11.Rüşvet (Madde 252),

12.Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),

13.Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),

14.Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları,


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan Silah Kaçakçılığı (Madde 12) suçları,

c) Bankalar kanunun 22. Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan Zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasın gerektiren suçlar

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.


Görüleceği üzere kanun koyucu, söz konusu tedbirin uygulanabilmesi bakımından maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiçbir şekilde telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespit edilemeyeceğini belirtmiştir.

 

Bu hüküm paralelinde Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 07.02.2019 tarih ve 2015/11581 E. 2019/8019 K. sayılı içtihadında

“Soruşturma aşamasında suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlendiği iddiası ile dinleme kararı alınan ve tek başına (suç örgütü kapsamında olmadan) 5271 sayılı CMK md. 135/6 kapsamında sayılan suçlardan olmadığından CMK md. 135/1 uyarınca dinleme ve kayda alma işlemleri yapılamayacak suçlara ilişkin yürütülen soruşturma neticesinde “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” suçu nedeniyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi hâlinde tape kayıtları tek başına delil olarak kabul edilemez ve kullanılamaz.” İfadelerine yer vermiştir.

 

TEDBİRİN SÜRESİ


CMK 135/4 hükmü gereğince; “Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”

 

 

TEDBİRE KARAR VERMEYE YETKİLİ MERCİLER

 

İletişimin dinlenmesi kararını, soruşturma evresinde Sulh Ceza hakimi veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı karar vermektedir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde iletişimin dinlenmesi ve tespit emrinin verilmesi halinde, bu kararın derhal hakim onayına sunulması ve hakimin de bu kararı en geç 24 saat içinde onaylaması gerekmektedir. Bu sürenin dolması ya da hakim tarafından onaylanmaması halinde tedbire Cumhuriyet savcısı tarafından derhal son verilmelidir. Hakim tarafından onaylanmayan tedbir kararlarına karşı savcılık makamının itiraz hakkı bulunmamaktadır.

 


İLETİŞİM TESPİTİ VE İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI

 

İletişimin Tespiti; belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı (HTS kaydı), elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespit edilmesidir. İletişimin tespiti, iletişimin içeriğine müdahale etmeden iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemlerden oluşmaktadır. İletişim Tespit Tutanakları ise dinleme kararına dayanılarak elde edilen iletişim içeriğinin yazıya dökülerek tespit edilmesidir.

 


İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARININ (TAPE KAYITLARININ) DELİL DEĞERİ


1-) İletişimin Tespiti Tutanakları Belirti Delili Olup, Mahkûmiyet Kararı İçin Tek Başına Delil Bir Delil Olamaz

Ceza Muhakemesi Hukukunda deliller, beyan, belirti ve belge delili olarak üçe ayrılmaktadır. Beyan delili; sanık, tanık ve diğer taraf beyanı olarak üçe ayrılabilir. Belge delili, yazılı belge, şekil belirleyen belge ve ses tespit eden belgeler olarak üçe ayrılır. Belirti delili ise, doğal belirtilen, suni belirtiler olmak üzere ikiye ayrılabilmektedir. İletişimin tespiti tutanakları belirti delili niteliğinde olup, mahkûmiyet kararı için başlı başına bir delil olarak değildir.

 

İletişimin kayda alınmasına ilişkin tutanaklar ya da ses kayıtları, teknolojinin de gelişmesi ile birlikte taklit ve tahrif edilebilmektedir. Bu nedenle tek başlarına maddi olguları ispatlamaya elverişli değildir. Suçun sübuta ermesi için ayrıca her türlü kuşkudan uzak, inandırıcı ve destekleyici yan delillere gerek bulunmaktadır. Bu hususun uygulamasında Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da büyük önem arz etmekte ve yol gösterici olmaktadır.


Keza Yargıtay, Tape kayıtları hukuka uygun bir şekilde elde edilseler dahi dış dünyada somut ve inandırıcı delillerle desteklenmemesi halinde mahkumiyet kararı verilemeyeceğini söylemektedir.

 

Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 21.12.2009 tarih ve 2009/6816 E. ve 2009/16182 K sayılı kararında,

''...iddia konusu silahların 6136 sayılı Yasa kapsamında olup olmadığının saptanamadığı, savunmanın aksine maddi bulgularla desteklenemeyen belirti delil niteliğindeki iletişim kayıtları dışında üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair cezalandırmaya yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt olmadığından sanıkların beraatına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir...''

ifadeleri ile tape kayıtlarının hukuken bir delil olmadığı değil, mahkumiyete ilişkin ispat gücünün tek başına yeterli olmadığı ifade edilmektedir. Fakat bu tespit her suç bakımından geçerli değildir ve her somut olayın kendi koşullarına göre değerlendirilmesi gerekir.

 

Örneğin; soruşturma evresinde verilen hakim kararı kanuna uygun değilse, bundan elde edilen delil de kanuna aykırıdır. Denetim kararının da CMK’nın 135. Maddesindeki şartları taşıyıp taşımadığı önem arz etmektedir. Soruşturma evresinde verilen hakim kararının incelenmesinde, kararın soruşturma aşamasında verilip verilmediği, iddia konusu suçun katalog suçlardan olup olmadığı, kuvvetli şüphe sebeplerinin olguya dayanıp dayanmadığı, başka suretle delil elde etmek imkânının bulunup bulunmadığı hususlarına dikkat edilmesi gerekir.

 

Ancak, iletişimin denetlenmesine ilişkin kararı veren Sulh Ceza Hâkimi, öncelikle CMK’da belirtilen koşullara aykırı olarak bir karar vermiş ve bu hatalı kararın uygulanması sonucu bazı bilgiler elde edilmişse; kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme bunu irdeleyecek ve gerektiğinde bu bilgilerin delil olarak kullanılmamasına karar verebilecektir.

 

2-) Yargıtay'ın da son yıllara kadar süregelen yerleşik içtihatları da bu yöndedir.

Yargıtay son yıllarda verdiği kararlarda, telefon dinlemenin amacının delil elde etmek olduğunu, iletişimin denetlenmesine ilişkin telefon tutanaklarının başlı başına delil değerinin olmadığını, sanık hakkında başka bir delil mevcut değilse, sadece iletişimin tespiti tutanaklarına dayalı olarak mahkûmiyet kararı verilmemesi gerektiğini;  ikrar bile bağlayıcı değilken, farklı anlam yüklenebilen telefon konuşmalarının, başka delillerle ve maddi bulgularla desteklenmedikçe, mahkûmiyet için yeterli olmayacağını belirtmektedir.

 

Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 02.04.2009 tarih ve 2008/18095 E. ve 2009/6131 K. Sayılı kararında

''...sanıkta herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilmediği ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgisinin kanıtlanmadığı, sanığın uyuşturucu maddenin temin edilmesi depolanması saklanması, nakledilmesi, sevk edilmesi, satın alınması, bulundurulması, uyuşturucu madde ticaretinin yapılması veya uyuşturucu maddenin ticaretinin sağlanmasına yönelik herhangi bir faaliyetinin ve başka suçları işlemek amacıyla da olsa, diğer sanıklarla birlikteliğinin saptanamadığı, hakkında içeriği tam olarak belirlenemeyen yakını (A) ile yaptığı telefon görüşmesinden başka üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak inandırıcı ve kesin kanıt bulunmadığı gözetilmeden anılan suçlardan beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi sebebiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur...''


Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.10.2010 tarih ve 2010/8-134 E. ve 2010/217 K. Sayılı kararında

''...6136 sayılı Yasa’da yer alan silah ticareti yapmak suçundan verilen bir mahkûmiyet kararını yürütülen bir yargılamada iletişimin tespiti tutanaklarının tek başına delil teşkil etmediği, başka delillerle desteklenmesi gerektiğini, “in dubio pro reo” kuralı gereği şüpheden sanığın faydalanması gerekeceğini belirterek verilen kararı bozmuştur...

 

SONUÇ OLARAK,


İletişimin denetlenmesi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan ciddi bir tedbir olup, yalnızca kanunda belirtilen şartlar çerçevesinde uygulanabilir. Yargıtay içtihatları, iletişim tespitlerinin tek başına delil olarak kullanılamayacağını ve her somut olayın kendi koşulları doğrultusunda değerlendirileceğini vurgulamaktadır. Hukuka uygun delillerle desteklenmeyen iletişim kayıtları, mahkûmiyet için yeterli olmayacaktır. Bu nedenle, iletişimin denetlenmesi ve bu yöntemle elde edilen deliller, hukuk devleti ilkesine ve ölçülülük ilkesine uygun şekilde titizlikle değerlendirilmelidir.



Uygulamada pek çok vatandaşımızın mağduriyetine ve haksız cezalar almalarına sebebiyet veren bu konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için uzman ekibimizle iletişime geçebilir ve mağduriyetlerinizin önüne geçebilirsiniz

 


 Yazarlar:

Stj. Av. Selin Erşimşek

Av. Can AKŞAHİN - Av. Burak Mert Aktaş

 

 

 

 

KAYNAKÇA


  • TAŞKIN, Mustafa, Adli ve İstihbari Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, Ankara 2011, s. 65,113,181.

  • KARAKAYA, M. Süheyl, İletişimin Denetlenmesi Tedbiri Esnasında Elde Edilen Tesadüfi Deliller.

  • DOĞAN, Recep, Ceza Muhakemesi Hukukunda İletişimin Denetlenmesi Tedbiri ve AİHM Yaklaşımı.

  • BAŞBÜYÜK, İsa, İletişim Sırasında Elde Edilen Gizli Ses Kayıtlarının Ceza Muhakemesinde Delil Olarak Kabul Edilebilirliği Sorunu.

  • ÜNVER/ HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2010. s. 455,475,476.

  • KUNTER/ YENİSEY/ NUHOĞLU, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 2010, s. 614.

  • YENİSEY/ ALTUNÇ, İletişimin Denetlenmesi Hakkında.

  • KAYMAZ, Seydi, Ceza Muhakemesinde Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Ankara 2011, s. 142,143.

  • YARDIMCI, Mehmet Murat, ABD Hukuku, AİHM İçtihatları ve Türk Hukukunda İletişimin Denetlenmesi, Ankara 2009, age., s. 179,200.

  • ÖZBEK/DOĞAN/BACAKSIZ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 396,397.

 


YARGITAY KARARI KÜNYELERİ


  • Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 07.02.2019, 2015/11581 E., 2019/8019 K.

  • Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 21.12.2009, 2009/6816 E. ve 2009/16182 K.

  • Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 02.04.2009, 2008/18095 E. ve 2009/6131 K.

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.10.2010, 2010/8-134 E. ve 2010/217 K.

 


 

 

 

 
 
 

Comments


bottom of page