top of page
Ara

Sigorta Şirketinin Rücu Hakkı, Rücu Davası ve Rücu Hakkının Kapsamı

  • Stj. Av. Emirkan Karabiber
  • 5 Oca 2024
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2024

Rücu, kelime anlamı olarak birinden alınan bir şeyin geri verilmesi veya bir yere dönülmesi anlamına gelir. Bir tarafın uğradığı zararı veya masrafı, bu zararın diğer bir tarafa ait olduğunu ileri sürerek tazmin etme veya geri alma hakkını ifade eder. Bu durum, genellikle bir hukuki ilişki veya sözleşme çerçevesinde ortaya çıkar. Rücu, bir tarafın, diğer tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya bir zarara neden olması durumunda, oluşan zararı talep etme hakkını içerir.



Sigorta hukuku kapsamında "rücu etme" bir sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarını, bu zarara sebep olan üçüncü bir tarafın sigorta şirketinden geri talep etme hakkını ifade eder. Bu durum, sigorta poliçesi sahibinin zarar gördüğü bir olayın sonucunda sigorta şirketinin ödeme yaptığı, ancak bu zarara sebep olan üçüncü bir kişinin olduğu durumlarda ortaya çıkar.


Sigorta rücu süreci aşamaları şu şekildedir;

1) Zararın Oluşması: İlk adım, sigorta poliçesi sahibinin zarara uğradığı bir olayın meydana gelmesidir. Bu zarar, araç hasarı, mülk zararı veya başka bir tür zarar olabilir.

2) Sigorta Şirketinin Tazminat Ödemesi: Zararın gerçekleşmesi durumunda, sigorta poliçesi sahibi, zararı sigorta şirketine bildirir. Sigorta şirketi, poliçede belirtilen koşullara göre tazminat ödemesi yapar.

3) Zararın Sorumlusunun Belirlenmesi: Sigorta şirketi, ödeme yaptığı zararın sorumlusunu belirler. Eğer zarara sebep olan üçüncü bir kişi veya kuruluş varsa, bu kişi veya kuruluşun sigortası devreye girebilir.

4) Rücu Talebi: Sigorta şirketi, ödediği tazminat miktarını geri talep etmek için zararın sorumlusu olan kişinin veya kuruluşun sigorta şirketiyle iletişime geçer. Bu süreç, genellikle yazılı bir talep ve belgelerle desteklenir.

5) Hukuki Sürece Girişilmesi: Eğer rücu talebi reddedilirse veya sorunlu tarafla anlaşma sağlanamazsa, sigorta şirketi genellikle hukuki yolları kullanarak rücu işlemini yürütür. Mahkeme süreci başlatılabilir.


Rücu işlemleri yukarıda sayıldığı üzere meydana gelen kaza neticesinde ortaya çıkan zararın sigorta ettirene ödenmesiyle başlamaktadır. Ortaya çıkan zarar üçüncü bir kişinin kusuruyla ortaya çıkmış ise sigorta şirketi harekete geçerek zarara sebebiyet veren üçüncü kişiden, ödemiş olduğu zarar miktarını talep etmektedir. Taraflar karşılıklı anlaşma yoluna gidilmez ise bu sefer rücu davası yoluyla alacağın takipçisi olunmaktadır.


Sigorta şirketi ödemekle yükümlü olduğu hasar tazminatını ödedikten sonra ödemiş olduğu bedeli üçüncü kişiye rücu etme hakkına sahip olduğu gibi birtakım şartların varlığı halinde sigorta ettirene karşı da bu hakkın kullanılması gündeme gelecektir.


Sigorta şirketinin, karayolları motorlu araçlar zorunlu malı̇ sorumluluk sigortası genel şartları kapsamında sigortalıya karşı rücu hakkını kullanabilmesi için gerçekleşmesi gereken şartların varlığından bahsetmiştik, gerçekleşmesi gereken şartlar şu şekildedir:


• Zararın, sigortalının kasti veyahut ağır kusurlu fiili neticesinde meydana gelmesi

• Araç sürücüsünün uyuşturucu ve alkol gibi maddelerin etkisi altında bulunması

• Aracın, yasal mevzuat gereği ehliyeti olmayanlar ve ehliyetine süreli veya süresiz şekilde el konulmuş kişinin ikamesinde bulunduğu esnada kazaya karışılmış olası

• Hasarın gerçekleşmesi akabinde sigortalının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle ortaya çıkan zararda artışın meydana gelmesi

• Beden hasarına yol açmış sigorta ettirenin, kaza sonrası hazırlanması gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı hareketler sergilemesi (olay yerinden kaçması, alkol testine karşı çıkması vb.)

• Aracın çalınmasından veya herhangi yasadışı şekilde elde edilmesinden sigorta ettiren sorumluysa

Yolcu taşıma amacına tesis edilmiş olan araca kapasitesinden fazla yolcu alınması veya yolcu taşıma kabiliyetine sahip olmayan, taşıma için gerekli belgelere sahip olmayan araç ile yolcu taşınması neticesinde ortaya çıkan zarar


Saymış olduğumuz bu şartlar içerisinde uygulamada en sıklıkla karşılaşılan durumlar, kasti veya ağır kusurlu fiiller neticesinde rücu ile uyuşturucu ve alkol etkisinde gerçekleşen fiiller neticesinde rücudur. Uygulamada sigorta şirketleri sıklıkla bu şartların varlığı gerekçesiyle sigortalılarına karşı rücu haklarını kullanmaktadırlar. En çok karşılaşılan bu iki durumu daha detaylı açıklamakta fayda olacağı kanaatindeyim;


Kasti ve Ağır Kusurlu Hal

Genel Şartların B.4 maddesinin a bendine göre, işletenin ve eylemlerinden sorumlu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucu meydana gelen kazalar nedeniyle sigorta bedelini ödeyen sigortacı, ödemiş olduğu bedeli sigorta ettirene rücu edebilecektir. Ancak burada şu unutulmamalıdır, işleten veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişiler meydana gelen kazada yüzde yüz kusurlu olsalar dahi kasti veya ağır kusurlu bir hareket gerçekleştirmemişler ise sigortacının rücu hakkından söz edilemeyecektir. Bu noktada dikkat edilmelidir ki, %100 kusur ile ağır kusur kavramları birbirleri ile eş anlama gelmemektedir. Kısaca sürücünün kasta veya ağır kusurlu haline dayanmayan ve tam kusurlu olduğu hallerde sigortacının rücu hakkı yoktur.


Uyuşturucu ve Alkol Etkisinde Olma Hali

Genel şartlar uyarınca, zararı meydana getiren fiilin, aracı kullanan kişinin alkollü veya uyuşturucu madde etkisi altında olması sebebiyle cereyan etmesi durumunda, sigorta şirketi ödemiş olduğu tazminat miktarını sigorta ettirene rücu etme hakkına haiz olacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus kişinin yalnızca alkol veya uyuşturucu etkisi altında olması yetmemekle birlikte aracı güvenli sürme yeteneğinin kaybolmuş olması gerekmektedir. Yani alkol ve uyuşturucu madde etkisi altında kazaya karışan kişinin verdiği zararları sigorta şirketinin sigortalıya rücu edebilmesi için güvenli sürüş yeteneğinin kaybolması neticesinde bu kazanın gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Yargıtay uygulamasında da, alkol/uyuşturucu madde etkisi altında meydana gelen trafik kazalarından kaynaklı rücu taleplerinde, kazanın oluşumu ile alkol/uyuşturucu madde etkisi arasındaki illiyet bağına özellikle dikkat edilmektedir. Çünkü kişiler her ne kadar alkol veya uyuşturucu etkisi altında da olsa gerçekleşen kazanın kendi kusurlarından meydana geldiğini kanıtlamamaktadır.


Bu konuda yargıtay kararlarından örnek vermek gerekirse;

17. Hukuk Dairesi 2015/19444 E. 2016/5007 K. "İçtihat Metni"

Bu durumda mahkemece, aralarında nöroloji ve trafik uzmanı bulunan bilirkişilerden oluşacak, İstanbul Teknik Üniversitesi veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek bilirkişi kurulundan, olayın oluş şekli, yol, hava, gün durumu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının, sürücülerin olaydaki kusur durumlarının, zarar gören araçta meydana gelen gerçek zarar miktarının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

(Kapatılan)17. Hukuk Dairesi 2010/904 E. 2010/5475 K.

Hükme esas alınan 06.03.2009 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise; olayın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği konusunda yeterli delil olmadığı kanaatine varılmış olsa da, davacı sigortalının kazanın alkolün etkisi altında olmadığını ispatlayamadığı belirtilmiştir. İspat külfeti davalı sigortacıda olup, ters çevrilerek davacıya yüklenemez. Bu  durumda  mahkemece,  dosyadaki  raporlara  göre,  kazanın  münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediği ve hasarın teminat kapsamında kaldığı anlaşılmakla, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sigorta şirketleri, üçüncü kişilere karşı rücu hakkını kullanırken herhangi bir şart aranmaksızın kişinin yalnızca kusurlu olması yeterken, bu hakkı sigortalısına karşı ileri süreceğinde yukarıda saydığımız şartlardan birinin varlığı gerekmektedir.


Uygulamada sigorta şirketleri, rücu hakkını kullanırken taraflar karşılıklı şekilde bir anlaşmaya varmaları pek sık rastlanılan bir durum değildir. Bu sebeple rücu hakkının kullanılabilmesi adına sigorta şirketi rücu davası ikame ederek söz konusu alacağının takipçisi olacaktır. Rücu davasının açılabilmesi için öngörülen zamanaşımı süresi Karayolları Trafik Kanunu Madde 109.’da işaret edildiği üzere;


Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.


Ancak dava, cezayı gerektiren bir fiil neticesinde ikame edilmiş ise ve Ceza kanununda bu suç için daha uzun bir zamanaşımı süresi belirlemiş ise bu belirlenen süre tazminat alacakları için de aynen geçerli olacaktır. Motorlu araç kazalarında, tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirdikleri ve rücu etme hakkına sahip oldukları kişiyi öğrendikleri tarihten itibaren iki yıl içinde zamanaşımına uğrar.


Görevli ve Yetkili Mahkemeler

Sigorta rücu davalarında görevli mahkemeler; sigortalının vasfına göre değişiklik gösterebilmektedir. Sigortalı eğer tüketici sıfatındaysa görevli mahkeme tüketici mahkemesi iken, sigortalı tüketici sıfatında değil ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacaktır.


Sigorta rücu davalarında yargı yetkisinin belirlenmesinde ise; Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi temel alınacaktır. Bu hükme göre, motorlu araç kazalarından kaynaklanan hukuki sorumluluk davaları, sigorta şirketinin ana merkezi, bir şubesi veya sigorta sözleşmesini düzenleyen acentenin faaliyet gösterdiği yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kaza meydana gelen yer mahkemesinde de açılabilir.


Ancak unutulmamalıdır ki sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan kişi iradi olarak dava yoluna başvurabileceği gibi davalı sigorta şirketinin Sigorta Tahkim Komisyonu’na üye olması halinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na da başvurabilir. Tahkim yoluna gidilmeyen ve konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri içeren sigorta uyuşmazlıkları hakkında dava yoluna başvurmadan önce zorunlu arabuluculuk yönteminin tüketilmesi gerekmektedir.




Yazarlar:

Av. Can Akşahin - Stj. Av. Emirkan Karabiber

 
 
 

Comments


bottom of page